“`html
Şu anda Suriye’de ‘zafer sarhoşluğu’ nedeniyle mantık eksikliği yaşanıyor. Bu durum geçici bir süreç, dolayısıyla bu yazıyı daha sonra yeniden gözden geçirmelerini öneririz.
1963 yılında, BAAS Partisi bir askeri darbe ile iktidara geldi. Filistin, Suriye için her daim en öncelikli mesele olma özelliğini korudu. 1970 senesinde ise, BAAS içindeki bir grup liderliğini üstlenen Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, ‘Tashih-Düzeltme Hareketi’ adı altında çok az kan dökülerek gerçekleştirilen bir darbeyle yönetimi ele aldı.
BAAS, Suriye Komünist Partisi (SKP), Suriye Milli Sosyal Partisi (SMSP), Nasırcı Sosyalist Partisi (NSP) ve diğer oluşumlar ile birlikte “İlerici Cephe” adı altında ülkeyi yönetmeye başladı. Zamanla diğer partiler, BAAS’ın birer yardımcı kurumu haline geldi. Bu durum kabul edilmediği takdirde, bu partilere katılmaya çalışanlar yasaklandı.
1970 ile 2000 yılları arasında, parti kurultayları düzenli bir şekilde gerçekleştirildi ve parti içindeki seçimler devam etti. Partinin dinamik yapısı, sürekli tartışmalarla zenginleşti. Tüm örgütler ve sendikalar oldukça aktiftir.
DİPLOMASİ OYUNU
Tek ve birleşik bir Arap ulusu sloganı benimsenmişti. Sosyalist Rusya ile güçlü ilişkiler geliştirilmiştir. Bu dönemdeki birçok olay bu durumu doğruluyor. Zira 1994 yılında, Hafız Esad döneminde ABD’den Suriye’ye açılan kapılar, eğitim, sağlık ve ulaşım alanında büyük kolaylıklar sağlıyordu. Tüm bu zorluklara, ambargolara ve İsrail ile yaşanan çatışmalara, içteki Müslüman Kardeşler ile süren kanlı çatışmalara rağmen hafif sanayi, tarım ve petrol sektörleri önemli gelişmeler kaydetmişti.
Sosyalist Rusya ile mükemmel ilişkilerine karşın, Rusya’ya kalıcı askeri üsler tahsis edilmedi. Suriye, Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucularındandı ve Avrupa, ABD, Çin ile çeşitli Asya ülkeleri ile de etkileşim içindeydi. Arap dünyasında saygı gören, ilkeli ve pragmatik bir tutum benimsemişti. 10 Haziran 2000’de vefat etti.
Hafız Esad, Adana’dan Lazkiye’ye, Kardaha’ya göç eden bir Alevi çiftçinin oğluydu. Okula gitmek için kilometrelerce yol yürümeyi göze almıştı. Asker kökenli olarak, başkanlık görevine en alt kademelerden bir bir çıkarak ulaştı. Siyasi anlamda bir deha olarak tanınıyordu; Henry Kissinger onun için ‘diplomasinin tilkisi’ ifadesini kullanıyordu. ABD başkanları, onunla bir araya gelmek için Şam’a gelirdi.
Türkiye’nin başbakanları ile Şam’da sıkça görüşüyordu. Ancak ABD ve Türkiye’ye hiç gitmeyi tercih etmedi. Ölümünde, hem dostları hem de muhalifleri saygı gösterdi. Türkiye de dahil olmak üzere, ABD, AB ve farklı dünya devletlerinin liderleri cenaze törenine katıldı ve onun önünde saygıyla eğildiler.
BİR ALEVİ DEVLETİ OLAMAZDI
Oğlu Beşar Esad, böyle bir babanın oğlu olarak kolayca görevi devraldı. Emek harcamadan, sabırsız bir şekilde Suriye Devleti’nin başına geçti. Babasının ve BAAS partisinin mirası ile büyüdü. 2000 yılında üstlendiği Suriye, o dönemde dünyanın en istikrarlı, en güvenli ve zengin ülkelerinden biriydi. Suriye bir Alevi devletinden ziyade, etnik ve mezhepsel çeşitliliği barındırıyordu.
Bir bakıma Suriye, iki başlı bir sivil hukuk sistemine sahipti. Hem laik bir yapıya sahipti, hem de Sünni Hanefi İslam’ın hükümleri geçerliliğe sahipti. Bu durum, muhalif Sünni gruplar tarafından da biliniyordu, özellikle Sayın Erdoğan tarafından. Müslüman Kardeşler, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve HTŞ’nin sunduklarındaki İslam anlayışından fazlası mevcuttu.
Beşar Esad, Suudi ve Katar sermayesini yönetime kabul ederek tarikat ilişkilerine girdi ve bu durum Suriye’ye derin sorunlar açtı.
POHPOHLAMALAR ALTUNDA VAZGEÇİLENLER
Beşar ve eşi Esma Esad, uzun vadeli ve kendine yeten bir ekonomi modeli yerine Suriye’yi bir teknoloji ve finans merkezi haline getirmeye yöneldiler. Yerli otomobil üretiminde bir patlama yaşandı ve dış yatırımları teşvik etmek maksadıyla yeni yasalar ve yönetmelikler çıkarıldı.
Batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve özellikle Türkiye, Beşar Esad’ı Şam Baharı’nın önderi olarak görmeye başlamıştı. Esma Esad’ın zarafeti ve toplumsal etkinlikleri, Türkiye’deki köylü kadınlarla olan muhabbetleri büyük bir medya ilgisi buldu.
Devlet kuruluşları daha verimli hale getirilmesi, özel sektörün ön plana çıkarılması, tek tip öğrenci kıyafeti uygulamalarının sona erdirilmesi ve sağlıkta özel hastanelerin açılması amaçlanıyordu. BAAS içerisindeki çiftçi ve işçi birliklerinin dönüşümü, fabrika ve çiftçi desteklerinin kısıtlanması talepleri peş peşe geldi. Ülke, Türkiye gibi komşularına daha fazla açılmak için harekete geçiyordu.
MİRADIN ELDEN GİTMESİ
Ancak Beşar, babası ve BAAS’ın mirasını sürdürme konusunda büyük zorluklar yaşadı. Bu mirası koruyamadı; aksine derin yolsuzluklar ve kötü yönetimle bu mirası heba etti. İlgili yolsuzluklar, eşinin ve akrabalarının zenginleşmesine, halka ise yoksulluk getirmeye başladı.
Suriye’de zenginleşme süreci, bireylerde refaha değil, genel bir sıkıntıya yol açtı. BAAS, yöneticilerin şahsi çıkarları doğrultusunda bir araca dönüştü. Suriye bürokrasisi ve istihbarat şefleri, yerel ve uluslararası yatırımlardan komisyon almadıkça hareket etmez hale geldi. BAAS’ın birliğini ve özgürlüğünü savunan idealleri, içi boş sloganlara dönüştü.
Uzun yıllar boyunca ülkeyi yöneten parti kurultayları yapılmadı. Meclis adeta bir tiyatro sahnesine dönüştü. Tarım, sanayi ve sivil toplum yapılarındaki birlikler, sıradan toplantılara ve boş tartışmalara dönüştü.
MENFAATLERİ İÇİN MUHALİF OLDULAR
Devlet medyası, lideri ve ICAD ettiği tüm politikaları yüceltmekten başka bir işlev görmedi. Sosyal medya çağında insanlar devlet televizyonunu izlememeye başladı. Türkiye ile birleşme hayalleri gerçeğe dönüşmeyecek görünüyordu. Mayın temizleme süreçleri ve ortak Bakanlar Kurulu çalışmaları yürütülse de, sonuçlar tatmin edici olmadı.
Türkiye’deki başörtülü kızlar için okul olan yer, Fethullah Gülen Cemaatinin şimdi FETÖ olarak anılan yapısının devletle ilişkilerini geliştirmesi ile değişti. Şeker, demir, çimento ve diğer ürünlerin ithalatı, Esad ailesinin belirlediği tüccarlara ayrıldı.
Askeri ihtiyaçlar ise Esad’ın çocukluk arkadaşlarının kontrolündeydi. 2011 yılına gelindiğinde bu menfaat grupları, Suriye’den kaçarak muhalefete katıldılar. Eleştiriler ve itirazlar hızla bastırıldı; ordu komutanları emekli oldu, aydınlar ise sindi.
Ilginç bir şekilde, başta liberalizmi, serbest piyasa ekonomisini savunan Esad’a karşı söylenen eleştiriler, yalnızca Müslüman Kardeşler ve tarikatlar tarafından geldi. Zira Suudi Arabistan, Esad’ı desteklerken Batı medyası da çifti övgü dolu bir dille değerlendirmeye başladı.
“`